2942 Sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 10. Maddesine 11/4/2013 tarihli 6459 sayılı kanunun 6 maddesi ile eklenen “Kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılamaması hâlinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren kanuni faiz işletilir.” şeklindeki ek fıkra hükmü, 01/08/2023 tarih ve 32266 Sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Anayasa Mahkemesi’nin 05/04/2023 tarihli ve E: 2022/83, K: 2023/69 sayılı Kararı ile iptal edilmiştir.

Gerekçe incelendiğinde, iptal kararının iki ana sebebe dayandığı görülmektedir. Bunlardan birincisi 2942 Sayılı Kanun’un 11 ve 15. maddesi uyarınca taşınmazın değerinin dava tarihi itibariyle hesaplanmasına rağmen, faize 4 ay sonrasından hükmedilmesi, ikincisi de geç ödemeden oluşacak zararın adi kanuni faiz ile giderilmesinin mümkün olamamasıdır.

Anayasa Mahkemesi’nin iptal gerekçesinden;

  1. İtiraz konusu kuralda kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılamaması hâlinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren kanuni faiz işletilmesi öngörülmüştür. Kamulaştırma bedelinin geç ödendiği durumlarda kanuni faiz işletilmesi söz konusu bedelin ekonomik değerinin korunmasını temin eden araçlardan biridir. Ancak bu aracın Anayasa’nın 46. maddesindeki gerekliliklere uygun görülebilmesi için kamulaştırma bedelinin enflasyon etkisiyle yitirilen değerini karşılaması gerekir. 
  1. Anayasa Mahkemesinin gerek norm denetimi kapsamında gerekse de bireysel başvuru kapsamında verdiği çeşitli kararlarında alacakların da mülkiyet hakkı kapsamında olduğu, devlet tarafından alacakların geç ödenmesi hâlinde enflasyon oranları altında olmayan bir faiz ödenmesinin bireyin hakları ve kamu düzeni bakımından önem taşıdığı belirtilmiştir (AYM, E.1997/34, K.1998/79, 15/12/1998; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 52; Akel Gıda San. ve Tic. A.Ş., B. No: 2013/28, 25/2/2015, § 46; Abdulhalim Bozboğa, B. No: 2013/6880, 23/3/2016, § 58; Ferda Yeşiltepe [GK], B. No: 2014/7621, 25/7/2017, § 29). 
  1. 4/12/1984 tarihli ve 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’un 1. maddesinde “Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu’na göre faiz ödenmesi gereken hallerde, miktarı sözleşme ile tespit edilmemişse bu ödeme yıllık yüzde on iki oranı üzerinden yapılır./ Cumhurbaşkanı, bu oranı aylık olarak belirlemeye, yüzde onuna kadar indirmeye veya bir katına kadar artırmaya yetkilidir.” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre kanuni faiz yüzde yirmi dördü aşamamaktadır. 
  1. İtiraz konusu kuralla geç ödenen kamulaştırma bedeli için sadece kanuni faiz ödeneceği belirtilmiştir. Enflasyon nedeniyle uğranılacak ve kanuni faizi aşan zararlarla ilgili herhangi bir düzenlemeye ise yer verilmemiştir. Özellikle yüksek enflasyonist dönemlerde devletin kamulaştırma nedeniyle borçlu olduğu tutar ile alacaklı hak sahibi tarafından nihai olarak alınan tutar arasındaki enflasyon nedeniyle oluşan değer kayıplarını gidermek mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla hak sahibinin kamulaştırılan taşınmazının bedelini gerçek karşılık ölçütüne uygun olarak aldığından da söz edilemez. 
  1. Öte yandan idare tarafından açılan kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davasında kamulaştırma bedeli dava tarihi itibarıyla belirlenmektedir. Ancak itiraz konusu kuralla faizin başlangıç tarihi yargılamanın dördüncü ayının sona erdiği tarih olarak belirlenmiştir. Bu durumda kamulaştırma bedelinin fiilen tahsis, kamulaştırılmış sayılma ve kamulaştırmaya esas rayiç bedelin belirlendiği tarihten daha sonraki bir tarihte ödenmiş olacağı ve bedelin belirlendiği tarihle faizin başlangıç tarihi arasındaki dört aylık bir sürede hak sahibinin enflasyon etkisiyle makul olanın ötesinde bir ekonomik kaybının oluşabileceği açıktır.

İptal kararı ışığında faiz başlangıç tarihi;

2942 Sayılı Kanun 15. Madde uyarınca kamulaştırma bedelinin dava tarihi itibariyle tespit edildiği ve 10. Maddedeki “Kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılamaması hâlinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren kanuni faiz işletilir.” hükmünün de iptal edildiği göz önüne alındığında, faizin dava tarihinden itibaren işlemesi gerektiği çok açıktır.

Zira iptal kararının gerekçelerinden birinin de; “faizin dört aylık gecikme ile ödenmesinin AY 46.maddedeki “gerçek karşılık” kriterine uymadığı ve mal sahibini enflasyon karşısında zarara uğratması” olduğu düşünüldüğünde bu gerçek daha net bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

Uygulanması gereken faiz oranı

Anayasa Mahkemesi 05/04/2023 tarihli ve E: 2022/83, K: 2023/69 sayılı kararında; özellikle enflasyonun yüksek olduğu dönemlerde % 9 ‘luk yıllık faiz oranının yetersiz olduğunu ve bunun da taşınmazın gerçek karşılığının ödenmesi kriterini karşılamadığını belirtmektedir. Nitekim kararda atıf yapılan AİHM ve AYM ‘nin önceki kararlarında da bu husus açıkça ortaya konmuştur. 

Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 60

  1. 2942 sayılı Kanun’un 10. ve 11. maddeleri uyarınca tarafların kamulaştırma kararı sonrasında bedel hususunda anlaşamamaları halinde dava tarihine göre taşınmazın adil ve hakkaniyete uygun bir şekilde bedeli mahkemece tespit edilmesi gerekmektedir. Değer tespitinin dava tarihine göre tespiti, Kanun gereği olduğu gibi dava sürecinde taşınmazın değerinde meydana gelecek artış veya azalışların bedele etki etmemesi ve bu şekilde bedel tespitine belirlilik kazandırmanın gereğidir. Aksi halde taşınmazın değeri uzun süren davalarda artabileceği gibi azalabileceğinden idare veya vatandaşlara olumsuz etkide bulunabilir. Ancak bu durum taşınmazın gerçek değerinin enflasyon karşısında korunması için dava tarihine göre belirlenen bedele faiz işletilmesine mâni değildir. (…)
  1. Bu çerçevede AİHM, Türkiye’de kamulaştırma bedellerinin geç ödenmesi ve enflasyon sonucu bedelin değerinde aşınma olması ile arada geçen sürede bedele faiz ödenerek durumun telafi edilmemesi veya ödenen faizin enflasyonun oldukça altında olması sonucu tespit edilen bedelin değerini koruyucu nitelikte olmaması nedenleriyle birçok davada başvuranların üzerinde meşru kamu yararıyla haklı gösterilemeyecek orantısız ve aşırı bir yük bindiği ve mülkiyet haklarının ihlal edildiği sonucuna varmıştır (Aka / Türkiye B. No: 19639/92, 23/12/1998, § 48-50; Akkuş/Türkiye B.No: 19263/92, 9/7/1997, § 28-31; Yetiş/Türkiye B.No: 40349/05, 6/7/2010, § 57-60)

Ancak buna rağmen mahkemelerce çoğunlukla enflasyon farkı yerine Anayasa 46. madde son fıkrasındaki “İkinci fıkrada öngörülen taksitlendirmelerde ve herhangi bir sebeple ödenmemiş kamulaştırma bedellerinde kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz uygulanır.” hükmüne göre faiz uygulanması yolunda karar vermektedir.

Bu uygulama Anayasa Mahkemesi kararının hem lafzına hem de ruhuna açıkça aykırıdır. Zira kararı veren Anayasa Mahkemesi heyetinin kamu (amme) alacaklarına uygulanacak faiz oranı ile enflasyon farkı arasındaki farkı bilmemelerinin mümkün olmadığı düşünüldüğünde “enflasyon farkı” ibaresinin bilinçli olarak kullanıldığı ortadadır.

Sonuç olarak;

Kamulaştırma bedel tespiti ve tescil davalarında, mahkemece tespit edilen kamulaştırma bedeline dava tarihinden itibaren TUİK tarafından açıklanan enflasyon rakamları oranında faiz işletilmesine karar verilmelidir. Zira enflasyon farkı oranında faiz ile kamu alacaklarına uygulanan faiz oranı arasında mal sahipleri aleyhine çok ciddi bir fark vardır.

Şöyle ki; makalenin yazıldığı tarih itibariyle Tüketici fiyat endeksi (TÜFE) yıllık % 64,86 iken, 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun gereği kamu alacaklarına uygulanan faiz oranı % 42’dir. Dolayısıyla bu faiz oranının uygulanması halinde kamulaştırma bedelinin gerçek bedelin çok altında kalacağı net olarak görülmektedir.  

Kanaatimizce kamulaştırma bedeline kamu alacaklarına uygulanan oranda faiz uygulanmasına hükmedilmesi mülkiyet hakkının ihlali olup, karara karşı tüm hukuki yolların tüketilmesi, sonra da Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde başvuru yapılması yerinde olacaktır.

Av. RAHMİ ARSLAN

30/03/2024