TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ 

SİMAN ÜSTÜN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/3026)

Karar Tarihi: 13/1/2022

  1. BAŞVURUNUN KONUSU
  2. Başvuru, taşınmaza kamulaştırmasız el atılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
  3. BAŞVURU SÜRECİ
  4. Başvuru 19/1/2018 tarihinde yapılmıştır.
  5. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
  6. Komisyonca makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna, mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetin ise kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
  7. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
  8. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

  1. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
  2. Başvurucu 1971 doğumlu olup Midyat’ta ikamet etmektedir. Başvurucu Mardin’in Midyat ilçesi Işıklar Mahallesi’nde kâin 397 ada 18 parsel sayılı 332,59 m² büyüklüğündeki taşınmazın maliki olup söz konusu taşınmazın bir kısmı 11/6/2002, 4/9/2006 ve 7/4/2010 tarihli ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarında yol olarak tahsis edilmiştir.

9. Başvurucu 4/3/2013 tarihinde Midyat 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) Karayolları Genel Müdürlüğü (İdare) aleyhine hukuki el atma nedeniyle

tazminat davası açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu, taşınmazın imar planında yol olarak ayrılması nedeniyle mülkiyet hakkının kısıtlandığını belirtmiş; kamulaştırmasız el atma mahiyetinde olduğu ileri sürülen bu fiil nedeniyle uğranılan zararın tazmin edilmesini talep etmiştir.

  1. Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen 22/12/2013 havale tarihli raporda taşınmazın yol yapılmak suretiyle fiilen el atılan kısmının (30,79 m²sinin) değeri 18.391,79 TL olarak hesaplanmıştır.
  2. Mahkeme 13/2/2014 tarihinde davayı kabul etmiş ve başvurucu lehine 18.391,79TL tazminata hükmetmiş, ayrıca taşınmazın tapusunun 30,79 m²lik kısmının iptali ile yol olarak terkinine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatlarına göre bu tür davaların kamulaştırmasız el atma niteliğinde olduğu vurgulanmış ve 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu hükümleri uyarınca hesaplanacak tazminatın başvurucuya ödenmesi gerektiği ifade edilmiştir.
  3. Mahkeme kararı Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin (Daire) 24/11/2014 tarihli kararıyla bozulmuştur. Bozma gerekçesinde; fen bilirkişi raporu ile dosyaya sunulan imar paftası ve krokilerden dava konusu taşınmaza imar planına uygun olarak el atılmaya başlandığının anlaşıldığı belirtilmiş, proje bütünlüğü açısından fiilî el atmanın gerçekleştiğinin kabul edilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Kararda, bu nedenle imar planında yol ve kanal olan taşınmazın tamamının bedeline hükmedilmesi gerektiği vurgulanmıştır.
  4. Bozma kararına uyan Mahkemece yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişi tarafından hazırlanan 8/5/2015 havale tarihli raporda taşınmazın yol olarak el atılan 30,79 m² ve 232,10 m²sinin değeri 147.477,05 TL olarak tespit edilmiştir.
  5. Mahkemece bilirkişinin belirlediği tutar üzerinden 15/10/2015 tarihinde davanın kabulüne hükmedilmiş ve başvurucuya 147.477,05 TL tazminat ödenmesine, ayrıca taşınmazın 30,79 m² ve 232,10 m²lik bölümlerinin yol olarak terkinine karar verilmiştir. Mahkeme kararı Dairenin 19/12/2016 tarihli kararıyla onanmıştır. Karar düzeltme istemi de Dairenin 11/12/2017 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
  6. Nihai karar 10/1/2018 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu 19/1/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
  7. İLGİLİ HUKUK
  8. Konu ile ilgili hukuk için bkz. Şevket Karataş [GK], B. No: 2015/12554, 25/10/2018, §§ 20-33.
  9. İNCELEME VE GEREKÇE
  10. Anayasa Mahkemesinin 13/1/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
  11. Başvurucunun İddiaları
  12. Başvurucu, taşınmazın imar planındaki amacı doğrultusunda kamulaştırılması işlemleri yapılmayarak hukuki belirsizlik yaratıldığını ve kamulaştırmaya ilişkin olarak Anayasa’yla getirilen güvencelerin bertaraf edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu; idarenin önce kamulaştırma işlemlerini yapmayarak, ardında da taşınmaza fiilen el atarak dava açma külfetinin kendisine yüklendiğini ve Anayasa’nın 35. ve 46. maddelerinin ihlal edildiğini belirtmiştir.
  13. Değerlendirme
  14. Anayasa’nın “Mülkiyet hakkı” kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”

  1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
  2. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
  3. Esas Yönünden
  4. Somut olayda başvurucunun taşınmazının bir bölümü imar planında yol olarak ayrıldığı hâlde uzun yıllar kamulaştırılmamış, ardından da bu bölüme fiilen el atılmıştır. Başvurucunun taşınmazına kamulaştırma yapılmaksızın el atılması mülkiyet hakkına müdahale teşkil etmektedir. Bu müdahalenin mülkten yoksun bırakmaya ilişkin ikinci kural çerçevesinde incelenmesi gerekir.
  5. Anayasa Mahkemesi, daha önce çeşitli kararlarında kamulaştırmasız el atma yoluyla yapılan müdahalelerin kanuni bir dayanağı bulunmadığından mülkiyet hakkının ihlaline yol açtığını kabul etmiştir (Celalettin Aşçıoğlu, B. No: 2013/1436, 6/3/2014; Mustafa Asiler, B. No: 2013/3578, 25/2/2015; İbrahim Oğuz ve diğerleri, B. No: 2013/5926, 6/10/2015; Şevket Karataş).
  6. Kamulaştırmasız el atma, idareye taşınmazı kullanma ve kamulaştırma işlemi yapmadan taşınmazı elde etme imkânı sağlamaktadır. Böyle bir kamulaştırma işlemi olmadığından, kullanılan taşınmazın devrini meşrulaştırma ve belli bir hukuki güvence sağlama imkânı sunan tek unsur, idare tarafından kullanımın yasal olmadığının tespit edildiği ve bireylere kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat ödenmesine hükmedildiği mahkeme kararıdır. Kamulaştırmasız el atma uygulaması, hukuki planda taşınmazların maliki olarak kalan başvurucuları, herhangi bir kamu yararı gerekçesi ile eylemini haklı kılmayan idareye karşı dava açmak zorunda bırakmaktadır. Böyle bir kamu yararı gerekçesinin gerçekliği ancak daha sonra mahkemeler tarafından değerlendirilmektedir. Başka bir deyişle kamulaştırmasız el atma -her ne olursa olsun- idare tarafından istenerek neden olunmuş kanuna aykırı bir durumun mazur görülmesine ve idarenin kanuna aykırı davranışından fayda sağlamasına yol açmaktadır. İdareye resmî kamulaştırma kurallarının ötesine geçme imkânı sağlayan böyle bir uygulama, kişilerin öngörülemez ve keyfî durumlarla karşılaşması tehlikesini taşımaktadır. Söz konusu uygulama, yeterli derecede hukuki güvence temin edecek ve gerektiği şekilde gerçekleştirilen bir kamulaştırmanın alternatifini oluşturacak nitelikte değildir (Celalettin Aşçıoğlu, § 57).
  7. Somut olayda da anılan ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmamaktadır. Sonuç olarak başvurucunun taşınmazına yapılan kamulaştırmasız el atmanın Anayasa’nın 13., 35. ve 46. maddeleri ile 2942 sayılı Kanun’da belirtilen usule uymayan bir müdahale olduğu ve mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kanunilik ilkesini ihlal ettiği kanaatine ulaşılmıştır.
  8. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
  9. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
  10. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

  1. Başvurucu, ihlalin tespit edilmesi ve 10.000 TL tazminata hükmedilmesi talebinde bulunmuştur.
  2. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
  3. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
  4. İncelenen başvuruda, başvurucunun taşınmazına kamulaştırmasız olarak el konulması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlal idarenin eyleminden kaynaklanmıştır.
  5. Kamulaştırmasız el atma uygulaması Anayasa’nın 13. ve 35. maddeleri yanında doğrudan 46. maddesine aykırı olarak mülkiyet hakkının ihlaline yol açan çok önemli bir sorundur. Bununla birlikte 5/1/1961 tarihli ve 221 sayılı Amme Hükmi Şahısları veya Müesseseleri Tarafından Fiilen Amme Hizmetlerine Tahsis Edilmiş Gayrimenkuller Hakkında Kanun’un 1. maddesi ile 9/10/1956 tarihine kadarki, 2942 sayılı Kanun’un geçici 6. maddesi ile de 9/10/1956 ile 4/11/1983 tarihleri arasındaki kamulaştırmasız el atma uygulamalarının tasfiyesi amacıyla düzenlemeler yapılmıştır. Buna rağmen 4/11/1983 tarihi sonrasında da idarelerce kamulaştırmasız el atma uygulamasına başvurulduğu gözlemlenmektedir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi temel bir hak olarak güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlaline sebebiyet veren kamulaştırmasız el atma uygulamasının ülkemizde yapısal bir sorun teşkil ettiğine dikkati çekmektedir.
  6. Buna karşın derece mahkemelerince yalnızca kamulaştırma bedelinden ibaret olan maddi tazminata hükmedilmesi ve manevi tazminat gibi başka yaptırımların uygulanmaması idarelerin olağan kamulaştırma usulüne başvurmak yerine kamulaştırmasız el atma uygulamasını tercih etmesine yol açmaktadır. Hâlbuki kanuni bir dayanağı bulunmayan kamulaştırmasız el atma uygulaması Anayasa’nın öngördüğü mülkiyet hakkının korunmasının gerekliliklerini de içermediğinden olağan kamulaştırma usulünün bir alternatifi olamaz. Nitekim 1/3/2014 tarihli ve 28928 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararına ekli Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi İhlallerinin Önlenmesine İlişkin Eylem Planı’nda da idarelerin kamulaştırmasız el atma yoluna başvurmalarının önlenmesi için gerekli düzenlemelerin yapılması öngörülmüştür. Anayasa Mahkemesi kamulaştırmasız el atma uygulamasına son verilmesi bakımından öngörülen bu tedbirlerin ve düzenlemelerin gerçekleştirilmesinin önemine vurgu yapmaktadır.
  7. Sonuç olarak Anayasa’nın doğrudan sözüne aykırı olduğu ve kanuna dayalı olmadığı tespit edilen kamulaştırmasız el atma suretiyle mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin yukarıda değinildiği üzere yapısal bir sorun teşkil ettiği dikkate alınmalıdır. Buna göre Anayasa ile güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlaline yol açıldığının bilinerek idari anlamda gerekli tedbirlerin alınması ve benzeri nitelikte yeni ihlallere yol açılmaması için kararın bir örneğinin taşınmaza el atan sorumlu idare olan Karayolları Genel Müdürlüğünün ilgili olduğu Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığına da gönderilmesi gerekir.
  8. Bunun yanında başvurucunun kamulaştırmasız el atma sebebiyle uğradığı manevi zararlarının karşılığı olarak başvurucuya -talebi de dikkate alınarak- net 10.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
  9. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 294,70 TL harç ve 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 4.794,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
  10. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

  1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
  2. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
  3. Başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
  4. 294,70 TL harç ve 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 4.794,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
  5. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
  6. Kararın bir örneğinin bilgi için Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE,
  7. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 13/1/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.